Gezi & Kamp, Tüm Yazılar

Çocukla Antik Kent Gezisi, Milas

Bodrum’a taşınalı Şubat sonunda tam 5 yıl olacak. Neden İstanbul’da yaşamaya devam etmedik, neden Bodrum’u tercih ettik merak edersen daha evvel hikayemizi yazdığım yazımı bu linkten okuyabilirsin. O zamanlar içimiz keşfetme merakı ile doluydu ve bu topraklar bu duyguyu iyice perçinliyordu. Buraya geldiğimiz ilk sene çok güzel gezdik. Her fırsatta kendimizi doğanın kucağında buluyorduk. Sonra hamilelik, çocuğun ilk yılları ve bir de köyde inşaat dönemimiz oldu. Ali doğduğu günden beri kanguruda bizimle her yere geldi, yaşını doldurmadan çadır kampı yaptık. Zor oluyordu ama yine de gitmek istediğimiz yerleri bebekten ötürü ertelemedik pek. Bu süreye bir de inşaat sığdırdık. En büyük hayalimiz kırsalda bir evimizin olmasıydı. Arazi bulmak, inşaat yapmak bizim için kocaman bir yolculuk oldu. Hala da devam ediyor. Böylesine yeni ve büyük bir tecrübenin içinden geçerken evet kendimizi eve kapattık diyemem ama son zamanlarda yaşadığımız yeri ve civarını keşfetme işinin hakkını veremediğimizi düşünmeye başlamıştık. Ve oturup yeniden etraflıca bir plan yaptık. İnşaatı kendi ritmine bırakıp yapmak istediğimiz diğer şeylerle arasında bir denge kurmaya karar verdik.

Daha evvel bir yazımda “Bütün ömrüm boyunca yaşamak için tek bir şehir seçecek olsam ve o şehrin sınırlarının içinde kalmak mecburiyetinde olsam kesinlikle tek tercihim Muğla olurdu.” demiştim. Tek bir şehirde ömrümü geçirmek istemem ama Muğla’ya karşı sevgimin yoğunluğu hala aynı 🙂 Denizi, dağı, taşı, toprağı, kokusu, güneşi, zeytini, bademi, çamı, balı ve insanı… Bahsettiğim dengeyi kurmak için gezmeye Muğla’yla devam etmeye karar verdik ve Ahmet’le oturup görmek istediğimiz yerlerin ve yapmak istediğimiz etkinliklerin uzun bir listesini yaptık. Niyetimiz “yaşamı hissetmek”. Bunu en çok yeni bir şey yaparken, yeni bir yerdeyken ve yollardayken hissettiğimizi biliyoruz. Şimdi planları yaptık, gaza geldik ya durup durup birbirimize “Yaşıyor muyuz bu hayatı?” diye soruyoruz. 🙂

Retrolar metrolar bitti, hastalıklar geçti, karlı buzlu havalardan sonra ilk defa mis gibi güneş açtı ve havalar yumuşadı, artık buraların en güzel gezme zamanları. Geçen haftasonu Milas’taki antik kentler ile başladık. Bodrum’da yaşıyorsanız günübirlik bir plan yapabilirsiniz siz de. Veya Bodrum’a tatile geldiğinizde uğrayabilirsiniz. Hatta biraz daha vakit ayırıp bu plana Bafa Gölü’nü de ekleyebilirsiniz.

Labranda (Labraunda)

Günübirlik bir plan yaptık, Milas’tan her geçişimizde tabelasını gördüğümüz yerlerden Labranda Antik Kenti ile başladık. Sabah evden erken çıkıp Milas merkezde kahvaltı yaptık. Özel bir kahvaltı mekanı aramadık. Milas merkezde ana cadde üzerinde Adres isminde bir kafede kahvaltı yaptık. Kahvaltı sonrası 3,5 yaş kişisinin inadıyla baş edemeyip antik kent öncesinde Milas merkezdeki bir parka uğradık. 🙂 Bu inatlaşma durumları gün boyu devam etti tabi.

Labranda Bodrum’a yaklaşık 60 kilometre mesafede. (Milas ana yolundan yaklaşık 14 km içeride) Biz Mumcular’dan gittiğimiz için biraz daha kısa sürdü. Labranda’ya doğru rakım yükseliyor ve yol boyu manzara güzelleşiyor.

Vardığımızda dışardan Antik Kentin küçük bir parçası görünüyordu ama aslında çok daha büyükmüş. Kent harika bir yamaca kurulmuş. Burası Karialılar için oldukça önemli bir bölge imiş. Tarih bilgim çok iyi değildir ama yine de orada olup, geçmişte neler yaşanmış olduğunu düşünmek, mekanı hissetmek hoşuma gidiyor. Antik kentin yakınından, bir ucu da bizim köyümüzden geçen meşhur Karia Yolu geçiyor. Gitmişken daha etraflıca bir plan ile trekking yapmak isterseniz araştırabilirsiniz.

Giriş ücretsiz, içerde bir görevli vardı ama çok düzenleme yok. Yerler toprak olduğundan ve kent yamaçta olduğu için bebekli aileler bebek arabası yerine kanguru tercih edebilir.

Euromus

İkinci durağımız Euromus Antik Kenti oldu. Milas’ta Selimiye sınırları içinde kalıyor. Burası da yine Karialılar için önemli bir bölge olmuş. Büyük İskender’in fethinden sonra Makedonya, Mısır ve Suriye kralları arasında el değiştirmiş.

Giriş 12,5TL. Ali için ücret ödemedik. Burası biraz daha düzenliydi ancak belli bir noktadan sonra yönlendirme tabelaları olmadığından tamamını gezememişiz, geri döndüğümüzde girişteki maketten anladık. O yüzden girmeden önce görevlinin yol tarifini daha iyi dinlemek gerekebilir.

Burada belli bir yere kadar bebek arabası ile gidebilirsiniz ancak tüm bölgeyi gezmek istiyorsanız, yine bebek arabası yerine kanguru tercih edebilirsiniz.

Euromus’un keşfi hala devam ediyor. Bu sebeple sütünlar ve tiyatro hala kazı halindeydi. Bu aşamasını görmek de Ali için iyi oldu aslında. Severek okuduğumuz bir “Arkeolog” kitabı var. Şimdi okumak onun için daha anlamlı olacak.

Antik Kentte Çocuk Odası

Labranda’da gezerken minik minik odaların olduğu kısımlarda Ali’ye “Acaba eskiden bu odalar neymiş Ali?” dedim. “Belki bir kralın odasıdır, belki de bir çocuğun?” Cevap vermedi. Bir süre sessiz yürüdü ve sonra “Hadi çocukların odasına gidelim” dedi. Ve bu şekilde kentin çıkılmadık tepesi kalmadı. Sanıyorum kafasında oyuncaklarla dolu gerçek bir çocuk odası hayal etti. 🙂 Sonra huysuzlanmaya ve inat etmeye başladı. Aradığı şeyin gerçek bir oda olduğunu anladığımızda durup ona antik kentin ne demek olduğunu basitçe anlatmaya çalıştık, bir süre sonra ikna oldu. Sabah nereye gideceğimizi biraz anlatmıştım aslında ama doğru düzgün bir açıklama yapmamışım belli ki. Geziye başlamadan önce yaşına uygun olacak kadar bilgi vermek gerekiyordu belki de. Çünkü anlatmazsak 3,5 yaşında bir insanın gözünden bakınca aslında antik kent dediğin şey taş ve topraktan ibaret 🙂

Şubat’ta Antik Kent gezmek

Gün boyunca etrafta çok az insan gördük. Bu mevsimde gezmenin güzelliği de bu oluyor. Zaten antik kent gezecekseniz yaz sıcaklarını beklememeniz iyi olur, özellikle de çocukla.

Yakınlarda gidecekseniz de yerlerin hala ıslak (hatta yer yer su birikintileri) olduğunu unutmayın. Yetişkin için dert değil tabi ama minikler için (yanınızda yedek ayakkabı da yoksa sıkıntı olabilir) En iyisi yağmur çizmesi.

Geçen haftanın o keskin soğukları geçti, haftasonu bol güneşli ve daha yumuşak bir hava vardı. Üşüdük diyemem. Ama çocuklu aileler için söylemem gerekir, Labranda tepede. Estiği zaman soğuğu hissettik. Euromus ise daha kuytu ancak biz oraya geçtiğimizde artık güneş alçalmıştı. Gölge yerler epey serindi.

Haftalar sonra güneşli ve kuş cıvıltılı bir haftasonu bize ilaç gibi geldi. Papatyalar ve dağ laleleri de açmaya başlamış. Buraların gerçekten en güzel zamanları bana göre.

Yiyecek İçecek

Her iki antik kent girişinde de herhangi bir şey satın alabileceğiniz bir market vs. yok. Biz yanımıza su almadan gitmişiz mesela.

Sabah evden çıkarken bir ufak kuruyemiş, meyve çantası hazırlamıştım. Hazırlarken de “Ya ne gerek var, dışarda yiyeceğiz bugün” demiştim ama iyi ki almışım. Hatta termosla çay/kahve de alsam iyi olurmuş. Antik kentlerin içinde ahşap masalar vardı, geniş geniş piknik yapmak için uygun olmaz elbette ama termosla kahvemizi ve birkaç atıştırmalığımızı alsak, buralarda da mola verebilirmişiz dedik.

Dönüş & Akşam Yemeği

Bölgede görmek istediğimiz bir diğer yer de Iasos idi. Ancak gün yetmedi. Çocukla olunca 10 dakikalık yeri 45 dakikada yürümeyi ve bundan stres olmamayı öğreneli çok oldu. Bu tarz gezilerde günümüzün ritmini bir listeyi bitirmek değil, birlikte güzel vakit geçirme motivasyonu belirliyor. Keyifler yerinde olsun da, varsın planlar şaşsın, mühim değil.

Iasos’a gidebilseydik, akşam yemeğini de Kıyıkışlacık’ta yeriz diye düşünmüştük. Onun yerine yol üstü mekanlardan birinde çöp şiş yedik. Euromus’tan çıktıktan sonra birkaç km daha devam ederseniz Selize Restaurant’ta yemek yiyebilirsiniz. Beklentinizi yüksek tutmayın, salaş bir mekan. Ama kış vakti açık ve menüsü zengin. Yemekler gayet lezzetli ve üstelik bahçesinde çocuk parkı var. Günü bitirmek için oldukça yeterli.

Geziden daha fazla fotoğraflar ve video görmek isterseniz Instagram hesabımı ziyaret edebilirsiniz.

Seval
Şubat 2022

Bunlar da hoşunuza gidebilir...

1 Yorum

  1. […] “Çocukla Antik Kent – Milas” yazısını okumak için tıkla! […]

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir