Tohumun ne güzel bir miras olduğunu anladım. Aslında “anladım” demek için daha çok yol var önümde. Toprağı, tohumu, havayı, suyu tanımak, ekmek, dikmek, büyütmek, toplamak, kurutmak, saklamak, tüm döngüyü tecrübe etmek gerekli. Benimki duygusal bir hissediş sadece.
Geçen yaz, babam hayatteyken telefon konuşmalarımızda çoğu zaman bana köyü, doğayı ve bahçeyi anlatırdı. Sivas’ta çocukluğunun, gençliğinin geçtiği köyünde babasından kalma bir araziye küçük bir köy evi yaptırmıştı. Yıllardır hayaliydi, ölmeden önce kısmet oldu.
Annemle geçen yazı orada geçirdiler. Sürekli kuşlardan, manzaranın güzelliğinden, temiz havadan ve özellikle de ekip diktiklerinden bahsederdi. Benim de öğrenmeye merakım olduğu için ben sordukça o daha da coşkulu anlatırdı. Bir konuşmamızda atalık mısır tohumlarından bahsetmişti. “Bak bu mısır 8 sıra” dedi, “yamuk yumuk olur” dedi, “ilaçsız yetişirler” dedi, “atalarımızdan kalma” dedi, “çok kıymetli” dedi. Anlattı anlattı. “Biz yetiştirdik annenle, pek güzel oldu” dedi. Sonra domateslerden bahsetti, bilmem ne domatesini bilir misin… , “Topka kavun da bir güzel oldu” dedi. Daha çok şey. “Baba” dedim “Bana mısır ve domates tohumu saklar mısın, kısmet olursa kendi bahçeme dikerim.” Çok sevindi.
Sonra köye kış geldi, İstanbul’a dönmek için yola çıktılar, Ankara’da ablamda mola verdiler. Aniden hastalandı, ve uzun bir hastalık döneminden sonra babamı kaybettik. Cenazeye gittiğimde köyden getirdikleri bir araba dolusu eşyayı (konserveler, mısırlar, salçalar, erişteler…) eve taşırken annem ağlaya ağlaya anlattı durdu birlikte nasıl hevesle bütün yaz bunlarla uğraştıklarını. Sonra bir küçük paket çıkarttı benim için. “Bunlar sana” dedi. Peçetelere sarılmış tohumlar…
Eve döndüğümden beri cesaret edip de açıp, bakamamıştım. Aralık’tan beri… Bu hafta çocuk yogası dersim için bahar teması hazırlıyordum. Dersin bir kısmı için bir tohumun büyüdüğünü konuşur ve yoga pozları yaparız diye planladım. Sonra aklıma tohumların olduğu o paket geldi. Açma zamanı gelmiş demek. Açtım. Peçetelere adımı ve ne tohumu olduklarını yazmış. El yazısını sevdiğim…
Yaşam bir döngü. Babam yaşam döngüsünü tamamladı. Bizler için çok acı. Ama bunu böyle görmek biraz daha iyi hissettiriyor. Doğada da bir döngü var. Bu döngüyü en iyi görebildiğimiz alan toprak belki de. Çok somut, çok açık. Tohumun toprakla, suyla, güneşle buluşup, sonra yeniden aynı noktaya geri gelmesi. Bu kadar basit bir şeyi sanki ilk defa farkettim. Henüz bunları zihnimde yaşıyorum, fikir boyutunda bir anlayış sadece. Ellerimle tohumdan bir şey dikip de büyütmedim bugüne kadar. Saksı çiçeklerini bile bu yıl ilk defa bakabilmeye başladım. Şimdi avucumdaki babadan kalma tohumların anlamı ne kadar büyük benim için bilemezsiniz. Özlemimi azaltacak, gidişini kabul etmeye yardım edecek, onun güzel ruhuyla temasımı sürdürecek ve yaşamın döngüsünü anlayabileceğim bir araç. Bu yaşam bilgisini annem ve babam kendi anne ve babalarından alıp yaşatmışlar. Onlar da daha önceki nesillerden… Şimdi zincirin kopan halkası ben olmak istemiyorum.
Elimde tuttuğum tohumların babam yazmasa ne olduklarını bilemezdim, hangi mevsim, nasıl, nereye ekileceğini bilmiyorum. Ne kadar su isterler, nasıl yetişir, ne zaman toplanır, nasıl saklanır, tohumları nasıl alınır hiçbirini bilmiyorum. Eline geçen herşeyi toprağa sokuşturup yetiştirebilen insanlar benim için büyücü gibi birşey. Ben uzak hissediyorum kendimi toprağa. Hissediyordum diyeyim ya da. Artık daha güzel aramız. Ve niyet ediyorum. Köydeki evi yapmaya başladığımızdan beri bu niyetimizi dile getiriyorduk ama şimdi biraz daha kuvvetli ve sesli söylemek istedim. Öğrenmeye, bunu tecrübe etmeye, oğluma tohumları ve yaşam bilgisini aktarmaya niyet ediyorum. Ali’nin, kısmet olursa çocuklarının, Bekir dedesinin mısırından, domatesinden yediğini hayal ediyorum. Toprakla haşır neşir olan sevdiklerime de vereceğim bu tohumlardan, diksinler, büyütsünler, toplayıp yesinler, yedirsinler ve tohumu koruyup onlar da yaysınlar diye. Babamın anısını yaşama katkı sağlayarak yaşatmak niyetiyle…
Bir kaç hafta önce bir somatik seans almıştım, yas ile ilgili çalışmıştık. Görüşme yaptığım kişi bana “Babanın yaşamını, onun ruhunu onurlandıracak şeyler yapmak sana iyi gelebilir” demişti. “Onun ne olduğunu sen bulacaksın, ve bu da bir çeşit yas tutmaktır” demişti. Şimdi düşünüyorum da benim için babamı onurlandırmanın bundan daha güzel bir yolu olabilir mi? Topraktan yeşeren her tohumda onun o telefondaki neşeli sesini hatırlayacağım.
Bu haftanın ilk çocuk yogası dersi dündü. Derslerin sonunda çocuklarla her zaman kraft etkinlikleri yapıyoruz. Genelde boyalar, kalemler, kağıtlar oluyor malzemelerimiz. Bu sefer madem bahar dersi yaptık, o zaman baharı gerçekten kutlayalım istedim. Bu vesileyle çocuklara minik saksılar ve tohumlar hazırladım. Yoga dersine bir çanta dolusu bahçe malzemesi ve toprakla gittim. Dersin sonunda saksılara ellerimizle toprak doldurup, kabak tohumu ektik, suladık, isimlikler iliştirdik ve tohumlara güzel sözler söyleyip, onları güneşe yerleştirdik. Aslında benim kullanmayı çoook sevdiğim lif kabaklarının tohumlarından ekecektik ancak onların bir kaç haftası daha varmış, şimdi ziyan olmasınlar diye onların tohumlarını annelere emanet ettim. Ve elimizdeki dilimlenmiş kabak lifleri sayesinde tohumdan komposta tohumun yolculuğunu ve yaşam döngüsünü konuştuk. Eve dönünce kendime bir tohum kutusu hazırladım. Duygulandım, ağladım, mutlu oldum ve umutlandım. Bir sürü duygu… Ama iyi birşey yaptığımı hissettim. Bütün kalbimle. Ben bu yıl baharı böyle kutladım.
Baharımız, baharınız kutlu ve daim olsun.
Seval
Mart 2021, Bodrum